20. yüzyıl, sanatın belki de en ilginç hallerini gördüğümüz dönemdi. Sanatçının da en ilgincini gördüğümüz bu dönemin en önemli isimlerinden bir tanesi şüphesiz ressam Salvador Dali’dir. Hem eserleri hem de günlük yaşamındaki aykırı tavırlarıyla dikkat çeken Salvador Dali kimdir, gelin hayatına ve eserlerine yakından bakalım.

Sanatın hangi türünü seviyor olduğunuz tamamen öznel bir durum ancak ister sevin ister sevmeyin, sıra dışı sanat dediğimiz zaman herkesin aklına şüphesiz İspanyol ressam Salvador Dali gelecektir. Salvador Dali imzalı tüm eserlerde amaçlanan, bilinçaltındaki düşünceleri bilerek su yüzeyine çıkarmak ve olduğu gibi yansıtmaktır. Bu nedenle tüm bu eserler en yumuşak tanımıyla ilginçtir.

Salvador Dali’nin asıl üretim alanı elbette resimdir ancak kendisi film de çekmiş, heykel de yapmış, vitrin de süslemiş ve son olarak bir müze bile kurmuştur. Karşılaşıp sohbet etsek pek çoğumuzun epey rahatsız olacağı biri olsa bile yine de bugüne bıraktığı eserlerle sanat dünyasında yeni bir soluk yarattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Gelin Salvador Dali kimdir, hayatı ve eserleri üzerinden tüm detaylarıyla görelim.

Salvador Dali kimdir? Öfke dolu bir çocuk:

Tam adıyla Salvador Felipe Jacinto Dalí y Domenech, 11 Mayıs 1904 tarihinde İspanya’nın Barcelona kentinin dışındaki ufak bir köy olan Figueras’ta dünyaya geldi. Salvador Dali’den önce doğan kardeşi henüz bebek yaşta hayatını kaybetmişti. Bu ölüm, sanatçı için son derece önemlidir çünkü ailesi tarafından kendisine sık sık ölen kardeşinin reenkarnasyonu olduğu söylenmiştir. Çocukluğunda yaşadığı bu durum, belki de onun tüm hayatını değiştiren psikolojik sorunların temelini attı.

Salvador Dali’nin sanata olan ilgisi ve yeteneği daha çocuk yaşta kendini belli ediyordu. Sanat yeteneğinin yanı sıra kendisinin ailesine ve arkadaşlarına karşı olur olmadık zamanlarda öfke patlamaları yansıttığı da söylenir. 10 yaşında Madrid Güzel Sanatlar Okulu’na gitmeye başlayan Dali’nin 16 yaşında annesini kaybetmesi hayatındaki en büyük darbe oldu. Babasıyla birlikte yaşarken dört elle sanata sarılarak izlenimci ve noktacı sanat stillerini denemeye başladı.

Bir sanat okulu öğrencisine göre bile sıra dışı bir tarzı vardı:

Salvador Dali, 1922 yılında Madrid’de bulunan San Fernando Özel Resim, Heykel ve Gravür Okulu’na gitmeye başladı. Sanat okulu öğrencilerinin farklı bir tarzı olması normaldir ancak Dali daha da sıra dışıydı. Dönemine göre aykırı bir şekilde upuzun saçları vardı, 19. yüzyıl İngilizleri gibi giyiniyordu ve onu züppe olarak anmalarını sağlayan bir pantolonu vardı. Okul hayatı boyunca pek çok farklı sanat akımını yakından tanıma fırsatı bulan Dali,1926 yılındaki mezuniyet sınavında bir hocasına hakaret ettiği için okuldan kovuldu.

Sonraki aylarda Paris’e yaptığı bir gezi hayatını değiştirecekti çünkü burada ünlü ressam Pablo Picasso’yu bizzat stüdyosunda ziyaret etme şansı buldu. Kübizmi tanıdığı bu dönemde fütürizmi, Sigmund Freud’un psikanalitik kavramlarını, metafizik ressamları ve sürrealizmi inceledi. Gerçekliği yeniden yorumlama ve algıyı değiştirme kavramlarını keşfeden Dali, bu dönemde ilk ciddi eserlerini verdi.

Dali resimlerinden daha rahatsız edici olan Dali filmi:

1928 yılında Salvador Dali ve yapımcı Luis Buñuel, Un Chien Andalou isimli kısa ve deneysel bir film yaptılar. Çok sert sahnelere sahip olan film genel olarak sevilmedi ancak Parisli sürrealistler bu işe bayıldılar. Paul Eluard ve karısı Gala, Dali’yi sürrealistler grubuna çağırmak için evine gittikleri zaman garip bir şey oldu, aşk. Gala ve Dali birbirlerini görür görmez aşık oldular. Bu aşk nedeniyle Gala boşandı ve Dali’nin ebedi aşkı olarak ilk adımı attı.

André Breton tarafından sürrealistlere katılma daveti alan Dali, Paris’e taşındı. Dali burada yaratıcı süreç üzerindeki bilinçli kontrolün bastırılması teorisine odaklandı. Dali bu teoriyi bir adım ileri taşıdı. Sanatçının kendi kontrolü ile bilinçaltına erişebileceğini söylediği paranoyak eleştirel ya da paranoya kritik adı verilen bir yöntem keşfetti. Dali kendini bu hale sokuyor, sonra çıkıyor ve çiziyordu. Ona göre bu çizdikleri elle boyanmış rüya fotoğraflarıydı.

Salvador Dali’nin bu dönemden sonraki çizimleri bazıları için giderek rahatsız edici olmaya başladı. Paranoya kavramını, baba figürünü, iktidarsızlığı, cinselleştirilmiş korkuları, kemikleri ve diğer nesneleri kendi geçmiş travmaları üzerinden anlatıyordu. Dali’nin bu en yaratıcı döneminde kişisel hayatında sorunlar başlamıştı. Gala kendisinden 10 yaş büyüktü ve babası bu durumu kabul etmiyordu. Bir röportajında eğlenmek için annesinin portresine tükürdüğünü söylemesi bardağı taşıran son damla oldu ve babası onu evden kovarak tüm ipleri kopardı.

Dali bir faşist yanlısıydı:

1934 yılında İspanya’da Francisco Franco önderliğinde ortaya çıkan faşist yönetim tüm sanatçıları rahatsız ediyordu, Dali hariç. Hatta Dali bu yüzden sürrealist gruptan kovulmuştu. Ancak ben kendim sürrealizmim diyerek yoluna devam etmiştir. Bu nedenle sürrealist sanatçıların Dali’ye olan bakışları ve onunla olan ilişkileri her zaman biraz karmaşık olmuştur.

Sonraki yıllarda Salvador Dali, eşi Gala ile birlikte dünyayı gezmeye başladı. Pek çok önemli isimle tanıştığı bu gezilerde hayatını değiştiren ise idolü olarak gördüğü Sigmund Freud ile tanışması oldu. Dali’nin eserleri incelendiği zaman bu tanışmanın gerçekten bir milat olduğunu söylemek mümkün. Bu sırada Dali’nin şansı dönmüş ve İngiliz şair Sir Edward James ile tanışmıştır. James hem Dali’nin tüm eserlerini satın almış hem de onu iki yıl boyunca finansal olarak desteklemiştir.

Dali, Amerika’da ortalığı karıştırıyor:

Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı ziyaretler sırasında Dali ortalığı epey karıştırıyordu. Gala ve Dali, davet edildikleri etkinliklere garip kıyafetler giyerek gidiyor, sahneye dalgıç kıyafetiyle çıkıyor, mutlaka her yerde adından söz ettiriyordu. Amaç yıldız olmaktı. Hollywood’a gözünü diken Dali, burada yönetmen Alfred Hitchcock ile tanıştı ve onun 1945 yapımı Spellbound filmi için bir rüya sekansı yarattı.

1948 yılında Port Lligat’a dönen Dali ve Gala, burada kendilerine dev bir villa yaptılar ve 30 yıl boyunca burayı bir ana üs gibi kullandılar. Dali burada metrelerce büyüklükteki tuvallere 20’ye yakında eser yaptı. Bu eserlerde optik illüzyonlar, negatif boşluklar ve görsel kelime oyunları vardı.

Salvador Dali bu evde oldukça münzevi hayat sürüyordu ama dışarı her çıktığında büyük bir şov yapmayı da ihmal etmiyordu. Kuğu yumurtası içiyor, karnabahar dolu arabayla geziyor, beyin dalgalarını kaydeden bir monitöre bağlıyken imza veriyordu. ABD ziyaretlerinde kaldığı otelin lobisi savaş alanına dönüyordu. Hatta bir gece yine böyle bir partide Andy Warhol tarafından kendisine hediye edilen bir tablonun üzerine işedi. Elbette tüm bu yaptıkları çevresi tarafından hayranlıkla izleniyordu.

Çılgın dahinin hazin sonu:

Salvador Dali, 1971 yılında Gala için aldığı bir kaleye kendini kapattı. O izin vermeden kimse içeri giremiyordu. Depresyonu ve terk edilme korkusu giderek artıyordu. Gala’nın onu iyileştirmek için verdiği reçetesiz ilaçlar dengesini iyice bozdu. Tüm sıkıntılara rağmen 1974 yılında Dalí Tiyatro Müzesi’ni kurmayı başardı. 23 ocak 1989 tarihinde, en sevdiği plak olan Tristan ve Isolde’yi dinlerken kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti. Bedeni, kendi yaptığı müzenin altına gömüldü.

Salvador Dali’nin ünlü eserlerinden bazıları:

The Burning Giraffe / 1937

Tuna Fishing / 1966 – 1967

Dream Caused By The Flight Of A Bee Around A Pomegranate A Second Before Awakening / 1944

Galatea Of The Spheres / 1952

Metamorphosıs Of Narcissus / 1937

Christ Of Saint John Of The Cross / 1951

The Great Masturbator / 1929

Soft Construction With Boiled Beans / 1936

Swans Reflecting Elephants / 1937

The Persistence Of Memory / 1931

Sanat dünyasının şüphesiz en sıra dışı isimlerinden bir tanesi olan Salvador Dali kimdir sorusunu hayatı ve eserleri üzerinden inceledik. Salvador Dali’yi ve eserlerini seviyor musunuz? Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.

What is your reaction?

0
Excited
0
Happy
0
In Love
0
Not Sure
0
Silly

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir